31 Ekim 2008 Cuma

Tam Saha Dergisi Röportajı

Türkiye onu 2006’da Konyaspor’a attığı Galatasaray’a şampiyonluk yolunu açan golle tanıdı. O dönemde henüz 18 yaşındaydı. Sonrasında yaşadığı sakatlıklarla gündemden düşer gibi olsa da geçtiğimiz sezon Büyükşehir Belediyespor’da eski hocası Abdullah Avcı’nın elinde yeniden şekillendi, maç eksiğini kapattı, fiziksel gelişimini tamamladı ve Galatasaray’a çok daha güçlü bir biçimde döndü. Bu sezonun başındaki performansı ise ona A Milli Takım kadrosunun kapılarını açtı. Sürati ve adam eksiltme yeteneğiyle Türk futbolunun önemli değerleri arasında bulunuyor. Bu röportajda zor günleri nasıl atlattığını ve geleceğe dönük planlarını anlatıyor.
Röportaj: Türker Tozar


Bosna-Hersek’le oynadığımız maç öncesi A Milli Takım kadrosuna davet edildin. Böyle bir çağrıyı bekliyor muydun? Bu davet sende nasıl bir duygu oluşturdu?

Gerçekten çok güzel ve gurur verici bir duygu yaşadım. Benim için sürpriz oldu çünkü sakatlığım vardı ve son iki lig maçında oynamamıştım. Belki daha sonraki kamplara çağrılırım diye düşünüyordum ama Bosna-Hersek maçının kadrosunda yer almam gerçekten benim için de sürprizdi.

İki sezon önce herkesin hatırladığı Konyaspor maçında attığın golle yeni yıldız adayı olarak lanse edilmiştin. O dönemden sonraysa Büyükşehir Belediyespor’a kiralandın. Aslında çoğu oyuncu kiralık olarak gitmeyi pek sevmez ve olumsuz etkilenir. Büyükşehir Belediyespor’a gitmek senin üzerinde nasıl bir etki oluşturdu?

Açıkçası olumsuz bir etkisi olmadı. Çünkü oynayacağım bir takıma gitmeyi ben de istiyordum. O dönemde bazı sakatlıklar yaşamıştım ve Galatasaray’da oynamam mümkün değildi. Bir de gittiğim takımda beni tanıyan Abdullah Avcı Hocam vardı. Geçirdiğim bu sakatlıklardan sonra beni oynatacak antrenör, ancak beni daha önce de tanıyan birisi olabilirdi. Bu nedenle Büyükşehir Belediyespor’a isteyerek gittim. Çok doğru bir karar verdiğim de ortaya çıktı. Galatasaray’a daha hazır bir halde geri döndüm.

Geçtiğimiz sezon Büyükşehir Belediyespor’a gitmek sana ne gibi artılar kazandırdı?

Daha önce Galatasaray dışında başka bir ortamı görmemiştim. Hem başka bir kulübü görmem mümkün oldu hem de maç eksiğimi kapatmış oldum. Maçlarda kendimi göstermek ve kendime güvenimi geri kazanmak adına Büyükşehir Belediyespor’a gitmemin çok olumlu etkileri oldu.
"Geri dönemem" endişesi yaşamadım.

Belediyespor’a giderken içinde "Ya Galatasaray’a dönemezsem" gibi bir endişe var mıydı?

Hayır. Ben zaten oraya Galatasaray’a daha iyi bir şekilde dönebilmek için gittim. Kendime inanıyor ve güveniyordum. Sadece oynayıp kendimi göstermem gerekiyordu.

Öncesinde Manisaspor’a kiralanmıştın değil mi?

Evet, ama orada omzum çıktı ve oynayamadım. Devre arasında İstanbul’a döndüm ve Büyükşehir Belediyespor’a gittim.

Belediyespor’un başında Abdullah Avcı’nın bulunuşu senin için bir tercih sebebiydi. Bu konuyu biraz açar mısın?

Abdullah Hoca’nın beni istemesi çok önemliydi. Çünkü Galatasaray’ın altyapısından itibaren onunla çalıştım. U17 Milli Takımı’nda birlikte çalıştık ve başarılar elde ettik. Onun yönetiminde Avrupa Şampiyonu olduk. Oradaki ekip de çok önemliydi benim için. Arif Erdem ağabeyi, Cenk Özcan ve İbrahim Menderes Hocaları da Galatasaray’dan tanıyordum. Bu da benim açımdan önemli bir avantajdı.

Bu ortam sana ne gibi katkılar sağladı?

Hocalarımın hepsi "Senin yeteneklerin çok farklı. Kendine güvendiğin takdirde Galatasaray’a döndüğün zaman çok başarılı olacaksın" diyorlardı. Bu mental desteğin yanı sıra fiziksel gelişimime de büyük katkı sağladılar. İbrahim Hocayla çok ekstra antrenmanlar yaptım. Hem fiziksel kapasitemi geliştirdim hem de kendime güvenim arttı.
Sakat olduğum dönemde ekstra çalıştım
İki sezon öncesine göre fiziksel olarak çok geliştiğini gözle görmek de mümkün.
Sakat olduğum için oynamadığım dönemde kendimi fiziksel açıdan geliştirme fırsatı buldum. Sakatlık belki maç eksikliğine yol açtı ama diğer taraftan baktığımda da yaptığım ekstra idmanlarda fiziksel gelişimimde önemli bir aşama kaydettim.

Arda Turan kiralık gitmişti, kendini ispatlamış olarak geri döndü. Sen de gittin, geri döndün ve artık ilk on bir için düşünülen oyunculardan birisin. Sen de Arda gibi kendini ispatladığını düşünüyor musun?

Düşünüyorum. En azından yavaş yavaş oynamaya başladım. Teknik direktörümüz Skibbe de gençlere çok önem veriyor. Bizi destekliyor ve yaş faktörünü göz önünde tutmadan formayı emanet edebiliyor. Bize duyduğu bu güven de kendimize olan inancımızı artırıyor.

Galatasaray’da daha önce çalıştığın teknik adamlarla kıyasladığında Skibbe nasıl bir antrenör? Yabancı olmasının dezavantajları var mı?

Elbette, bu konuda yerli antrenöre göre dezavantajları var. Bir teknik direktör sizinle aynı dili konuştuğunda ne istediğini birebir anlatma şansına sahip olur, eksiklerinizi gösterir, kendinizi nasıl geliştireceğiniz yolunda bir yön çizebilir. Yine de Skibbe bu dezavantajına rağmen bizimle birebir ilgilenmeye, eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyor ve bunun için ciddi bir çaba harcıyor.

Skibbe’nin en önemli artısı nedir sana göre?

En önemli özelliği bence futbolculara yaklaşımı. Hepimize arkadaş gibi yaklaşabiliyor, bizi samimiyetine inandırıyor ve aramızdaki bu güven duygusu motivasyonumuzu artırıyor.
Galatasaray’ın altyapı sistemi mükemmel.

Galatasaray’ın altyapısına baktığımız zaman, her sezon yeni oyuncular üretebilen bir fabrikayla karşı karşıyayız. Oradan yetişmiş birisi olarak bu altyapı başarısındaki sırrın ne olduğunu düşünüyorsun?

Galatasaray’ın altyapısında gerçekten çok mükemmel bir eğitim sunuluyor. Hem ahlâki ve insani hem de futbol bilgisi yönünden altyapıdaki oyuncular ciddi bir eğitimden geçiriliyor. Profesyonel futbolcu adayı yetiştirme konusunda her şey yavaş yavaş oturdu ve daha da iyi olmaya başladı. Galatasaray altyapısında giderek kendini yenileyip geliştiren çok mükemmel bir sistem var.

Altyapı tesislerine girdiğinizde "Seni buraya getiren yeteneğindir, burada tutacak olan ise karakterindir" diye bir yazıyla karşılaşıyorsunuz. Sen bu yazıyı ilk gördüğünde ne düşünmüştün?

Gerçekten de bunun çok doğru bir söz olduğunu düşünmüştüm. Evet, futbolda yetenekli olmak önemli ama o yeteneğinizi sağlam bir karakterle besleyemiyorsanız çok üst noktalara ulaşmanız hiç de kolay olmaz. Ben artık tüm kulüplerin altyapılarında bu konuya önem verildiğini düşünüyorum.

Galatasaray’ın mevcut durumu hakkında neler söylersin? İnişli-çıkışlı bir grafik çiziyorsunuz. Bazen gerçekten iyi futbol oynuyorsunuz ama mesela Şampiyonlar Ligi’ne katılamadınız. Steaua Bükreş’e elenmeniz sizi nasıl etkiledi?

Şampiyonlar Ligi’ne katılamamak bizi gerçekten kötü etkiledi. Orası dünyanın en üst düzeydeki ligi. Eğer katılabilseydik hem takım hem de tek tek oyuncular açısından çok faydalı bir tecrübe olacaktı. Kadromuzda birçok yeni oyuncu vardı ve henüz takım olamadığımız bir dönemde Steaua Bükreş’le karşı karşıya geldik. Bu bizim adımıza bir şanssızlıktı. Ama şimdi UEFA Kupası’nda yolumuza devam ediyoruz ve inşallah orada daha büyük başarılar elde etmek istiyoruz.

Galatasaray’ın kadrosuna bakıldığında insanın aklına "2000 yılındaki UEFA Şampiyonluğu bir kez daha elde edilebilir mi?" sorusu geliyor.

Gerçekten de yabancı oyuncularımız çok kaliteli ve kariyerli futbolcular. UEFA Şampiyonluğu neden olmasın? Kalitemiz yeterli. Tek mesele bu kaliteyi sahaya yansıtabilmekte.
Oldukça geniş bir kadronuz var. Onca sakata ve eksiğe rağmen sahaya çıkan on bir yadırganmıyor. Hatta neredeyse üçüncü bir takımı bile sahaya sürecek derinlikte bir kadro mevcut.

Bu rekabet sizin performanslarınızı nasıl etkiliyor?

Son derece olumlu etkiliyor. Antrenmanlarda herkes en üst düzeyde çalışıyor. Her mevkide o kadar kaliteli oyuncular var ki, formayı kapabilmek hiç de kolay değil. Ben de başlangıçta sakatların çokluğu nedeniyle şans bulabildim. Tüm oyuncular sağlam ve formda olduğunda Galatasaray çok daha iyi bir noktaya gelebilecek. Takım olursak önümüzde durulmaz.

Kadronuzu şampiyonluk için çekiştiğiniz diğer takımlarla hiç kıyaslıyor musunuz?

Ligdeki tüm rakiplerimizle kıyaslandığında çok daha kaliteli ve geniş bir kadroya sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Bu, takımdaki tüm oyuncuların ortak fikri. Tek problem takım olabilmek. Bunu da başardıktan sonra Galatasaray önünde durulamaz bir takıma dönüşecektir.

UEFA Kupası’nda grupta eşleştiğiniz rakipleriniz hakkında ne düşünüyorsun?

Rakiplerimizin isimleri hiç önemli değil. Bizim hedefimiz kupaya ulaşmaksa karşımıza çıkacak her rakibi yenmek zorundayız. Önemli olan bizim kendi kalitemizde futbol oynayabilmemiz. Her şey bizde bitiyor. Bugünkü rakiplerimizin hiçbiri geçilmeyecek takımlar değil.

UEFA Kupası finali bu sezon Fenerbahçe Stadı’nda oynanacak. Orada kupa kazanmak düşüncesi sizin için ekstra bir motivasyon kaynağı olur mu?

Taraftar açısından bakıldığında bu önemli bir şey. Çünkü Fenerbahçe ezeli rakip. Ama oyuncular açısından büyük bir fark olacağını sanmıyorum. Benim için finalin hangi statta oynanacağının bir önemi yok. Zaten UEFA Kupası finali oynamak yeterli bir motivasyon kaynağı. Ama taraftar açısından bakıldığında Galatasaray’ın Fenerbahçe Stadı’nda UEFA Kupası’nı kaldırmasının elbette farklı bir anlamı olacaktır.

Takımınızda çok tecrübeli yabancı oyuncular var. Onlarla iletişim kurmak, bir şeyler öğrenmek açısından da önemli. Senin Kewell, Baros gibi oyuncularla diyalogların nasıl?

Benim İngilizcem onlarla lisanen diyalog kuracak düzeyde değil. Ama aramızda çok farklı bir iletişim var. Futbolun vücut diliyle birbirimizi anlayabiliyoruz. Onlar da gerçekten son derece alçakgönüllü oyuncular ve gençlerle de ilgileniyorlar.

Hagi’nin genç oyuncularla birebir ilgilendiğini, onlar için öğretici olduğunu, deneyimlerini aktardığını biliyoruz. Bugünkü yabancılar da sizler için böyle bir zaman harcıyorlar mı?

Hagi gibi antrenmanlarda veya dışarıda olmasa da daha çok ısınma sırasında veya maç esnasında bizimle konuşuyorlar ve nasıl oynamamız, neler yapmamız gerektiği konusunda yönlendirici oluyorlar.

Kariyerinin bundan sonraki kısmı için neler planlıyorsun?

Galatasaray’daki hedefim bu süreci devam ettirebilmek. Belli bir seviyenin üzerinde devamlı oynayabilen, kalıcı bir futbolcu olmak istiyorum. A Milli Takım kampına ilk kez davet edildim ve bundan sonra sürekli bu kadroda yer alıp oynayabilen bir futbolcu haline gelmek istiyorum. Benim de yurt dışında oynamak gibi hayallerim var. Galatasaray’da ve Milli Takım’da belli bir seviyeye geldikten sonra İspanya veya İngiltere Ligi’nde oynamak istiyorum.

Bahsettiğin sakatlık problemleri şanssızlık eseri mi yoksa fiziksel yapısı sık sık sakatlanmaya müsait oyunculardan biri misin?

Sakatlıklarımda şanssızlığın etkisi çok büyük. Kasığımdaki sakatlık aşırı yorgunluk ve dikkatsizlikten kaynaklanmıştı ama onu atlattıktan sonra omzumun çıkması gerçekten de şanssızlıktı. İspanya’dan eksiğimiz yok.

Milli Takımımız Avrupa Şampiyonası’nda elde ettiği başarının ardından Dünya Kupası finallerine katılmayı ve başarıyı kalıcı hale dönüştürmeyi amaçlıyor. Grubumuzdaki takımlardan İspanya son Avrupa Şampiyonu. Belçika ve Bosna-Hersek de ilk iki sırayı zorlamak isteyen takımlar. Sen Milli Takımımızın gruptan lider çıkma şansını nasıl görüyorsun?

En güçlü rakibimiz İspanya ama ben onların da yenilmeyecek bir takım olmadığını düşünüyorum. İspanya ile arka arkaya iki maç oynayacağız. İyi hazırlanmamız ve iyi konsantre olmamız halinde İspanya’yı yenebilecek bir kadroya sahip olduğumuz kanaatindeyim. Futbolda kendine güvenmek çok önemli. İspanya ile tek tek karşılaştırdığımızda bizim oyuncularımızın hiçbirisinin onlardan geride olmadığını görüyoruz.

Özellikle genç oyuncularda dikkatimi çeken bir şey var. Hiçbir rakipten çekinmiyorlar ve her maçı kazanabileceklerini düşünüyorlar. Bu biraz da Genç Milli Takımlar düzeyinde elde edilen sonuçlardan mı kaynaklanıyor? Avrupa Şampiyonu olurken bütün rakiplerinizi yenmeniz, size "Biz her takımı her zaman yenebiliriz" düşüncesini mi kazandırdı?

Elbette. Bu güvenin altyapısı geçmişte elde edilen başarılardan kaynaklanıyor. Bundan 3-4 sene önce yendiğimiz takımlardaki oyuncuların bir kısmı da şimdi A takımlarında oynuyor. Biz onları bugün de alt edebileceğimize inanıyoruz.

Türk futboluna çağ atlatan bir jenerasyon var. 1996 ve 2000 Avrupa Şampiyonası finallerine katılan, 2000’de UEFA Kupası’nı kazanan, 2002’de dünya üçüncülüğünü elde eden bir jenarasyon. Onlar şimdi sahneden çekildi ve artık sizin jenerasyonunuz devreye giriyor. Sen ve arkadaşlarının aynı başarıları tekrarlayabilecek kalitede olduğunu düşünüyor musun?

Açıkçası, zamanla daha büyük başarılara imza atabileceğimizi söyleyebilirim. 1985’lilerden 1988’lilere kadar çok başarılı bir jenerasyon var. Galatasaray’da Arda, Mehmet Güven, Cafercan, Özgürcan çok kaliteli ve yetenekli oyuncular. Beşiktaş’ta Serdar Özkan, yurt dışında oynayan Caner, Nuri, bizden biraz daha büyük olsa da Selçuk aynı jenerasyonun oyuncuları ve bu ekip Türk futbolunu çok daha iyi noktalara taşıyabilecek nitelikte.

Senden daha genç oyuncular arasında bizim bilmediğimiz yıldız adayları var mı?

Batuhan 1991 doğumlu ve bizden oldukça küçük ama onu zaten herkes tanıyor. Trabzonspor’da Barış Memiş de öyle. Galatasaray’da Cem Sultan, Emre Çolak iyi bir noktadalar ve son derece kaliteli oyuncular. Onların da katılımıyla ortaya iyi bir kadro çıkacak.

Avrupa’da çok genç yaşta oyuncuların A milli takımlarda oynadığına pek çok kez şahit olduk. Bizde ise oyuncular genellikle Ümit Milli Takım düzeyini geçtikten sonra A Milli Takım kadrosuna alınmaya başlanıyordu. Ama sanki şimdi daha genç, 17-18 yaşındaki oyunculara da kapılar açılmış gibi görünüyor.

Evet, Fatih Hoca genç oyunculara ayrı bir önem veriyor. Arda onun zamanında 18 yaşındayken A Milli Takım’a alındı. Şimdi de Caner, Nuri, ben, Batuhan A takım kadrosuna alınıyoruz. Diğer gençler için bu tablo ciddi bir motivasyon unsuru oluşturuyor. Bunun yaşanan sakatlıklardan doğan oyuncu eksikliğinden kaynaklandığını da düşünmüyorum. Çünkü Arda, Nuri, Caner gibi oyuncular kadroya sürekli çağırılıyor.

Kendi bölgende oynayan oyuncular arasında kimleri beğeniyorsun?

Birincisi kardeşim gibi sevdiğim Arda Turan. Dünyada da Cristian Ronaldo’yu çok beğeniyorum.

Futbolun dışında neler yapıyorsun?

Ailemle yaşıyorum ve futboldan arta kalan zamanlarımı evde geçirmeyi seviyorum. Dışarı çıktığımda daha çok Mehmet Güven’le ve mahalleden arkadaşlarımla iletişimim var. Daha çok evde playstation oynamayı ve internette vakit geçirmeyi seviyorum.